9 Ağustos 2017 Çarşamba

İslam'da niçin mezhepler var?


Mezhepin sözlük anlamı “gidilen yol, tutulan yol”dur. Mezhepin derleyicisine müctehid , mezhep olarak ortaya çıkardıkları görüşlere ictihad denir. Müctehid olmak kolay bir iş değildir. Kuranı ezbere bilmek ve hadis hafızı olmak ayrıca mantık kıyas gibi ilimleri bilmeyi gerektirir. Örneğin Hanefi mezhebinin derleyicisi İmamı Azam Kuranın 6666 ayetini ezbere mealen ve Arapça olarak bilirdi. Ayrıca 500.000 hadisi ezbere bilirdi. Yani ictihad yapmak için bu kadar bilgiye ihtiyaç var . Müslümanların büyük çoğunluğu, dinin aslî kaynakları olan 6666 ayetlik Kuran-ı Kerim ayetleri ve 1 milyon hadisten hüküm çıkarmaya güç yetiremediği için, “bilmiyorsanız zikir ehline sorunuz” mealindeki ayet-i kerimenin emrine uyarak dinlerini bu kâmil âlimlerden öğrenmişlerdir. Mezhep denildiği zaman İmâm-ı Âzamın kendi çıkardığı bir yol değil, İmâm-ı Âzamın ilim silsilesiyle Abdullah b. Mesud’dan ve onunda Resûl-i Ekrem'den [sallallahu aleyhi vesellem] öğrendikleri yol olduğunu biliyorlardı.

     Peki, çok hadis bilmek veya elimizin altında ciltler dolusu hadis kitabı bulundurmak ictihad etmeye yeterli midir? Hadisleri bize en çok rivayet eden sahabi kimdir? Ebû Hureyre (r.a). Ondan bize gelen hadis sayısı 5300’den fazladır. İslâm hukuk tarihine baktığımızda Ebû Hureyre (r.a), bu kadar hadisi ezbere bilmesine rağmen fakih sahabiler arasında olmadığını, aksine karşılaştığı meseleler hakkında bildiği hadislerdeki muradın ve uygulamanın nasıl olacağını Hz. Ömer, Hz. Ali, Abdullah b. Ömer, Zeyd b. Sâbit ve annelerimizden Hz. Âişe’ye (r.anha) sorduğunu görürüz. İşte sahabenin büyüklerinden Ebû Hüreyre (r.a) bile, “Çok hadis biliyorum, öyleyse çok ictihad ederim” dememiştir.

Mezhepler rahmettir Zira peygamber efendimiz , “Ümmetimin arasında bulunan görüş ayrılıkları bir rahmettir.”  [Münâvî, Feyzü’l-Kadîr, 1/271 ] hadis-i şerifi ile buna işaret buyurmuştur. Örneğin Hanefi mezhebinde vucudan kan akması abdesti bozar. Şafi mezhebinde ise karşı cinse dokunmak abdesti bozar. Bunun çıkış sebebi şudur: Bir gün peygamber efendimizin alnından kan gelmiş eşi bu kanı silmiş. Peygamber efendimiz de abdestim bozuldu deyip yeniden abdest almış. O zaman çevresindeki sahabeler neden abdest aldığını sormamışlar. Peygamber efendimizin vefatından çok sonra bu mesele görüş ayrılıklarına sebep olmuş. Ebu Hanefi bu olayda abdest bozulmasını kan akmasına bağlamış, İmam Şafi ise peygamber efendimize kadın dokundu diye abdestinin bozulduğunu yorumlamış. Eğer her hem kan akması hem karşı cinse dokunmak abdest bozsaydı büyük zorluk olacaktı. Bu bir rahmettir.


        Mezhepler birden bire kurulmuş kurumlar değildir. Mezhepler, imamlarının kendilerinden önceki üstatlarından devraldıkları usul yolunu devam ettiren kimselere nisbet edilen isimlerden başkası değildir. Dolayısıyla Hanefî mezhebi dendiği zaman İmâm-ı Âzam’ın mezhebini anlamaktan ziyade İmâm-ı Âzam ve onun yolunu takip ettiği tâbiîn ve sahabenin mezhebini anlamak gerekir. Çünkü hiçbir müctehid, tâbiîn ve sahabe yolunu asla terk etmemiş, aksine istikametini ve mezhebinin usullerini, izinden gittiği sahâbe-i kirâmın usullerine dayandırmıştır. Zira onlar, hakkında Kur’an ve Sünnette nas olan meselelerde naslardan asla ayrılmamışlar, hakkında nass bulunmayan meselelerde de sahabe ve tâbiîn ictihad usullerine dayanarak, kendilerinden ilim aldıkları hocalarının usûl-i fıkıh metodundan ilerleyerek amel etmişler, ictihadda bulunmuşlardır.



Günümüzde ortaya atılan mezhepsizlik dini bozmaya çalışılan bir harakettir ama Allah Teâlâ ayet-i kerime de şöyle buyurmuştur: "Şüphesiz o zikri (Kur'an'ı) biz indirdik biz! Onun koruyucusu da elbette biziz." (Hicr 15/9)
Yani dini bozamazlar. Daha geniş bilgi için



Hiç yorum yok:

ALLAH GÜZEL İSİMLERİ(ESMAÜL HÜSNA) VE KAİNAT VE KORONA VİRÜSÜNÜN HAYIRLI TARAFLARI

Kuranı kerimde Bakara 180 de"En güzel isimler Allah’ındır; bu güzel isimlerle O’na dua edin, O’nun isimleri hakkında doğru inançtan sap...